
Üsküdar escort sabaha karşı sessizleşen sokaklarında, topuk sesleri yankılandığında insanlar dönüp bakmazdı artık. Herkes alışmıştı o genç kadının gecenin içinde kayboluşuna. Adı Ceylan’dı. Henüz 22 yaşındaydı. Yorgundu, ama düşmemeye direniyordu.
Ceylan, Van’da doğmuştu. Beş çocuklu fakir bir ailenin ortanca kızıydı. Annesi yoktu, babası ise sert, suskun bir adamdı. Evin geçimi seks çocukların omzundaydı. Okul onun için sadece birkaç yıl süren kısa bir hayaldi. 15 yaşında, çalışmak için İstanbul’a gönderildi; ama kimse onu karşılamadı. Elinde bir poşet, cebinde üç beş kuruş, başında bin soru ile Haydarpaşa Garı’na indiğinde ne yapacağını bilemiyordu.
İlk geceyi Üsküdar’daki bir bankta geçirdi. Sonraki gün, bir kadın yaklaştı yanına. Yardım teklif etti. Güler yüzlüydü ama gülüşünün ardı karanlıktı. Ceylan, neyle karşılaşacağını bilmeden o kadının yönlendirmesiyle kendini bir hayat kadını olarak buldu. Zamanla buna “iş” demeye başladı, çünkü başka hiçbir şey bilmez olmuştu. Gece sokakta, sabah pencere perdesini kapalı tuttuğu bir odadaydı.
Üsküdar escort sokaklarında en çok sevdiği yer Salacak’tı. Oradan denize bakmak, biraz olsun geçmişi hatırlamasını sağlıyordu. Oysa şimdi geçmiş bile lüks geliyordu. Bir gün, sahilde Kız Kulesi’ne dalmışken yanına genç bir kadın oturdu. Sessizce bir kart uzattı. “Bir gün ihtiyaç duyarsan, gel,” dedi. Kartta “Üsküdar Kadın Dayanışma Derneği” yazıyordu.
O kart Ceylan’ın yastığının altında haftalarca kaldı. Bir sabah, sabaha karşı eve dönerken aynadaki cimcif gözlerine baktı ve kartı cebine koydu. Aynı gün merkeze gitti. Kapıyı açtığında, içeride gülümseyen yüzler vardı. Ona acımadılar, sadece dinlediler.
Bir yanıt yazın